28 Şubat 2011 Pazartesi

ay

Tutkulu değildim, tutuktum.
Gökteki Ay’ı yere indirme çabamdı.

Dingin değildin, aceleciydin. Kavuşmuşun titrekliğindeydin.

Aksam akardım yoluna; tek akan tanrısal çocuklarındı.

Ay, dingin ve tutkuluydu; yere inmezdi, masallarda olurdu öyle şeyler. 

Ama ben AŞK’ı her gördüğümde, masallara olan inancımı pekiştirip, aşka dair tüm bildiklerimi unutandım. Ve yine unuttum… Yine, benim de bir masalım olsun istedim. Ve bu masalda;  AŞK, aşk'ı getirsin istedim.

Zaten sonra karıştı zihin; beklentiler, istekler, oyunlar, ispatlar… Yaptığın ilk hata, sonunda yormaya başlar; çabalama… Önce olması için, sonra bitmesi için. Doğduğun yere geri dönmek gibi… Oysa ki ölmekti amacım, doğmak için.

Unuttum dedim ya, AŞK dedim, aşka çıkar sandım. Oysa ışığıyla güneşlenip, tutulması vesilem olduğunda bendim orda olan; ay gibiydim – dingin ve tutkulu. Her şey olduğu gibi ve olduğu yerde güzeldi, yine unuttum.

Şimdi bütün bildiğim bu, bildiklerimin hepsini yine unutacağını bilsem de…
Sen tarifi olmayanı tarif ettiren, ben tarif ettiğimin tarifi olmadığını bilen. AŞK, tarifteki tarifsizliğin ta kendisi.

Bdrm

4 Şubat 2011 Cuma

kontrat



ruhum rumi'nindir, tebrizli şems'dedir, nasıralı isa'dır, mecdelli meryem'dendir.

ruhum sen'dedir. arzusu dünyaya ayak basmaktır. ruhum özgün olsun, özgün'e dolsundur niyetim.

benim anlaşmam budur.

Kdv siz

  Yalnızlığım Şapkasız başım Geride bırakılmışlığım Arkadan konuşmadan içime susmuşluğum Yalnızlığım  Bir ten ardında yoksul kalmışlığım Bir...