22 Ekim 2008 Çarşamba

oysa ben


“gidiyordum yelkenimin rürgarında...
mavi bir bir gök pamuk gibi bulutlarda...
dudaklarım dalgaların tuzunu tadıyordu
ve güneş tatlı tatlı tenimi yakıyordu

oysa ben yaşanmamış sevdalarda
yarım kalmış duygularda
ve çığ tutmuş umutlarda...”

Dillerde dolaşmasa da hayallere sürükleyen
Koşma, kaçma, bir daha dönmeme; yapamazsan kaçırma isteği duyduran
İsyan, ayaklanma uyandıran
Kırmızı şarabın dibini gördüren
Hep bir yarım kalmışlık, olamamışlık, asılla suret arasındaki o kapanmayan farkı hissettiren
Fikret Kızılok klasiği, oysa ben…

Uzaktan mı gelir martının sesi
Yok, bu Fikret’in “işte” sesi!!!

İstanbul, Ortaköy


5 Ekim 2008 Pazar

let's play


Kartopu dedi... oynayalım dedi...
saklambaç dedim...

Ben soğuğu sevmem ki.

Oynamayı severim. Saklambacı severim.
Ama soğuğu sevmem.


Bi dokunuş muydu yani beni Ege’de bırakan. Yoksa çarpışan kelimeler mi?

Sen at kartopunu bana, avucumda tutar ama büyütmem ben, taşıyabilesin-taşıyabileyim diye...

İstanbul - ortaköy



***görsel buradan alınmıştır.

Kdv siz

  Yalnızlığım Şapkasız başım Geride bırakılmışlığım Arkadan konuşmadan içime susmuşluğum Yalnızlığım  Bir ten ardında yoksul kalmışlığım Bir...