26 Nisan 2005 Salı

lodosa gel



İlk aldığında üzerine tam oturan, gören herkesin çok yakıştırdığı ama zamanla belki de her kirlendiğinde yıkanmaktan çeken ve artık üzerine 1-2 beden ufak gelen bir kazak gibi.... Sen mi ufaksın benim üstüme yoksa ben mi senin omuzlarına sığmıyorum artık, bilmiyorum.

Bu gece benim yerime lodos geçiyor caminin avlusundan sizin eve giden yoldan. Kapın çalarsa eğer açmakta özgürsün, lodos sadece baş ağrısı yaparmış, özgün kalp ağrısı. Benim evimin kapıları, kalbimin pencereleri sana da lodosa da kapalı.

Şimdi bu suskunlukta sadece bana vermiş olduğun şarkıları dinliyorum ağlamadan, yine birkaç kadeh içmiş bulundum ağlamadan ve yalnızlığımı sevmeye çalışıyorum ağlamadan.

Elim kaç gündür küçücük bir kutunun kapağına gidip gidip geliyor, açamıyorum. Açsam seni mi unutacağım, kendimi mi avutacağım, bilmiyorum. Bana içtiğinde beni unutuyorsun diyorsun ya, koskoca bir yalan bu.

Bu ilişkiyi ben öldürdüm ama hala cinayet mahallinden ayrılamıyorum.

İstanbul, Kurtuluş

*** görsel buradan alınmıştır

Kdv siz

  Yalnızlığım Şapkasız başım Geride bırakılmışlığım Arkadan konuşmadan içime susmuşluğum Yalnızlığım  Bir ten ardında yoksul kalmışlığım Bir...