23 Ağustos 2012 Perşembe

doğum

Hayal... Boş hayal var mıdır? Varsa, dolu hayal de var mıdır? Hayal etmek ile hayal kurmak arasında fark var mıdır? Varsa, etmek ve kurmak, dolu ve boş gibi midir? Etmeli ama kurmamalı mıyız? Yoksa kurmalı ama etmemeli miyiz? Peki hayal etmek, hayaleti çağrıştırır mı? Peki hayalet var mıdır?:) Hayalle düş arasında fark var mıdır? Hayal "gerçekleşen" birşey midir?

Bütün bu soruların götürdüğü kelimelerle başlayan bir oyun... Oyunu kendiyle oynamak.

Başla! Başla mı yazdım? Az önce kendime komut  mu verdim? Nasıl bir "başla" yazdım? Kelimelerden yarattığım oyuna mı komutum yoksa...
Duymalıyım. 

Akla gelen ilk kelimeden başlayıp tdk'yı ve google'ı:) oyun araçları olarak kullanarak devam eden... Oyunun adı: Sonsuz Koridor/Bilinç Oyunu. İlk soru: Hayal nedir? Birkaç kelimenin sonunda akla kelime değil soru gelir ve koridordan dönersin... İkinci soru: Kalıcı sıfat var mıdır? Varsa benim kalıcı sıfatım ne? Yerinde sabit neyim var? Yerinde sabit birşeye sahip olunabilir mi? Sahiplik? “You are soul. You have mind.”

Dün gece “Önce Hatırla! Çantanı unutsan bile unutanı hatırla!” yazmışım, tekrar görene kadar yazdığımı hatırlamadığım. Önce anlamsızca baktım “ne demek istedim” diye. Unutan ve unutanı hatırlayan.
O gece de yazmışım, herşey olmadan önce. Sonradan buldum. O gece kendime “çok özlediğimi ama kalpte ayrılık olmadıkça özlenecek bir şey yoktur.” u not almışım. Olacağım hali önceden yazmışım. Öğreneceğim dersi. Oyunu. Hatırlatmalarım.

Bir kitap kapağı; kırmızı üstünde siyah beyaz yazılar var. Kapağın en altında kutunun arkasına saklanmış bir kedi.
Kitabevi adı: Kırmızı Kedi.
Derviş Şentekin/Beş Parasızdım ve Kadın Çok Güzeldi.
Tanıtım Yazısı: "Sade kahve içenler artık evden kopmuş demektir. Daha doğru bir ifadeyle bir eve ihtiyaçları yoktur. Yaşadıkları herhangi bir yeri ev olarak benimseyip mutlu mesut yaşamaya devam ederler. Yıllarca bir otel odasında yaşayabilirler, örneğin. Ama sütlü kahve içenler hep bir ev ararlar. Evlerinden iki gün ayrı kalsalar, hemen bir mutsuza dönüşürler. Yataklarını, ellerini sildikleri havluyu, her gece oturdukları koltuklarını, hatta ne bileyim çorap çekmecelerini bile özlerler. Bunu biliyor muydunuz?"
Kitabın Özeti: Dünya Gençler Satranç Şampiyonu olarak girdiğim İstihbarat’tan, iki yıl önce kıçıma tekmeyi vurarak kovmuşlardı beni... İstanbul’a mis gibi kar yağıyordu. Bir kadın, bir yıldan beri pineklediğim barda beni bulmuş ve kayıp babasını aramam için iki yüz bin lira teklif etmişti... İşi kabul ettim, çünkü beş parasızdım ve kadın çok güzeldi... Üstelik her geçen gün daha da çürüyen içimdeki adamı da kurtarabilirdim belki... Yolumun, bir dönemin en azılı katiliyle kesişeceğini nereden bilirdim ki? İşte şu an ben kanlar içinde yerde yatarken katil tepemde dikiliyordu. “Bu işler satranç oynamaya benzemez” dedi. Üç el silah sesi daha duydum. Kafama sıkmış olmalıydı. Zamanı gelmişti: Ruhum kanlar içindeki bedenimden ayrılmış gökyüzüne doğru havalanıyordu.

Duymazsan okutan, yazdıran, dinleten.

“Untitled 3” olarak kaydedilen bir yazı. 
Alp Ersönmez-Beşik... Sibel Köse'nin sakin sesi... Sözler/Kelimeler... Küçük bir çocuk sesinin “sayın seyirciler, 1-2-3, Başla!” komutuyla gelen melodiler... Gong gibi değil. “Hayaller senin, yarın çok uzakta dünse arkanda” diye devam eden. Sukut, sesten gelir. Duydum.

Bugün Iraz'ın doğumgünü. Iraz benim “dream messenger”ım. Geçen gün rüyamda yanına gitmeye çalışırken önüme düşen ateş toplarından yanıp sonra “ben onu sana emanet etmiştim, nasıl bırakırsın?” diye soran ablama “yanıyordum ama şimdi tekrar bulurum” diyip yanına gidip sarıldım. “Biliyordum geleceğini” dedi.

Ashes and Snow geliyor aklıma. “Herşeyi hatırlayacaksın, herşey öncesi gibi olacak” “Rüyalarını hatırla” “Kuşun yolundan uç, uç, uç...”

Üç ses, zamanın gelmesi. Başla!
Kutlu olsun doğduğun güne.

“Öyle bir sihirbazdın ki, beni bile kaybettin...” Cemal Süreyya

13 Ağustos 2012 Pazartesi

start wearing purple? emin misin?

ben kırmızı mı mor mu diye sormuştum? O daha bu soruyu sorduğumu bilmeden "start wearing purple for me now" demişti. gülümsemiştim ben de. 

sonra mor depresiftir dedi gitti. ama demiştim ben aşk böyledir, aşık olduğun şeyden daha sonra şikayet ettirir. ne demişti zaten şarkıda " start wearing purple for me now, all your sanity and wits, they will all vanish! i promise, it's just a matter of time..." 

o istedi, ben giydim.

oysa pembem de vardı, turuncum da... hatta her an elimde yeşilim... bir de kırmızım ve mavim... gökkuşağının arasından seçti, gitti.

Kdv siz

  Yalnızlığım Şapkasız başım Geride bırakılmışlığım Arkadan konuşmadan içime susmuşluğum Yalnızlığım  Bir ten ardında yoksul kalmışlığım Bir...