18 Mart 2009 Çarşamba

hangisi

… ve bir yoklukta, iki kadeh şarapla baş dönmesi seçilir.

Orta şiddetli hava boşluklarında titre-me.

Dilemmalardan kaygan anlar yarat-ma.

Bütün maskelerini bir otel odasının çekmecesinde bırak-ma.

Çırılçıplak kal-ma.

Rakamlarla oyna-ma.

Zamanı durdur-ma.

Gel-git uyu-ma.

Karanlık bak-ma.

Kırmızıyı güne yay-ma.

Kelimelerde hapsol-ma.

Uzağı yakın kıl-ma.

Heyecanı yitir-me.

Kadınlığı gün yüzüne çıkar-ma.

Camı arala-ma.

Beyaz yorganlarda üşü-me.

Büyülü olduğuna inan-ma.

Sonsuz açlığa gülümse-me.

Zayıflığa güven-me.

Hafızaya yüklen-me.

Nikotine aç ol-ma.

Fotoğraflardan kork-ma.

Ezber boz-ma.

Vurguna nefes ver-me.

Sığ sularda boğul-ma.

Ütopyaya var-ma.

Kokulardan tarih yarat-ma.

Zamansızlıklara vurul-ma.

Kutu Efes’e yağmur damlası ol-ma.

Sus pusla dillen-me.

Notalarda gözyaşı kal-ma.

Paranoyalarda kamyonet arkası yazı ol-ma.

Ekran beyazlığında masumu oyna-ma.

Gökyüzüne göz kırp-ma.

Aynalarda yansı-ma.

Yabancı ol-ma.

Tüketmeyi dile-me.

Dilemekten kork-ma.

Yaza yaza tüken-me.

Nefessiz uçuşa geç-me.

Omzunda zıpkın yarasıyla kalabalığın içine dön-me.

Yarım kalan uykuları deprem yaratan kadına emanet et-me.

… ve bir yoklukta, marcel’e selam edilir.

İstanbul, Ortaköy

4 Mart 2009 Çarşamba

rol değişimi



Dün gece çok enteresan bişey oldu. Bizim sokağa gelmeden önceki sokakta, yolun tam ortasında ahşaptan bir kedi ve bir balık heykeli. Tam önümdeydi, o kadar güzel ki; aldım getirdim eve.
Pencerenin kenarındalar ve kocamanlar...

Balık kediden büyük. Sanki "sen beni yiyebileceğini düşünüyorsun ama bak sığmam ağzına" der gibi balık, bi de dudakları önde. Düşmanına öpücük gönderir gibi.

Sanırım bi aşk olayı vardı ben bozdum bencilliğimle:)
Hani biri birine bırakmış gibi
Pazartesi gecesi sabah 4te kim geçer o sokaktan

çok güzeldi benim olsun istedim çok sarhoştum tanrı bana bırakmış zannettim.

İstanbul, Ortaköy

nokta.

Şarap? Lütfen.

Ağzımızın kırmızılanmaya ihtiyacı var. Zararsız çiçeklerden zehir bulmayı istiyoruz günlerce. Kamçılıyoruz içimizdeki güzeli. Hümanist yaklaşımları elimizin tersiyle reddediyoruz. Ur gibi büyüsün içimizdeki sabote eden ruhlar diye basıyoruz tütünü. Gerilelim ki büyüyelim.

Ama yaşımız kemale ermesin diye çırpınıyoruz. Psikozlarımız var en çok. Şizofreniye kayan zamansızlıklarımızla övünüyoruz.

Fikret babamız, Bülent amcamız olsun beraber gecenin tam üçünde’leri analım her gece diye bile bile duvarlara vuruyoruz. Hafızada kalanları süzüyoruz, balıklığımız işimize geldiğince. Sonra kanıyoruz. Biz, sonradan kanıyoruz.

Şarap? Lütfen.

Her gün aynanın karşısında kendimize bir noktalama işareti seçiyoruz. Herkesin o diline doladığı maskelerden farklı, biliyoruz; virgüller, üç noktalar, ünlemler...

Siz, ne zaman ki beni virgül zannettiniz, ben o gün nokta.

Şarap? Ne diyorsunuz gecenin üçünde mi? Lütfen. Benim de bir masalım var...

İstanbul, Ortaköy

Kdv siz

  Yalnızlığım Şapkasız başım Geride bırakılmışlığım Arkadan konuşmadan içime susmuşluğum Yalnızlığım  Bir ten ardında yoksul kalmışlığım Bir...