18 Kasım 2009 Çarşamba

zamansız

Bu şehrin italik duruşlu erkeklerindendi, o da. Uyarı levhalı, loş ışıklı, kalabalıktı.

Müziğin bitimiyle boşalan mekanlar gibi, yanında kim varsa beleş bedenlere boşalıyordu her gece. Uyuşan bir aklın, fikirsiz kelimelerinden nasibini almışçasına yüksek rakımlı, az bakımlı evinde uyanıyordu, o da.

Işığa ve karanlığa aldandım, uyarı levhasını görmedim sandı, o da.

Perdeden camı araladım. Yanaklarım al aldı, yüzümü havaya dönmüştüm, sırtımı kokuya. Üstü siyah kumaşlarla örtülü, tanımadığım, hiç dokunmadığım eşyaların arasından hala gözümü alıyordu yavaş yavaş soluklaşan parlak sarı. Biraz önceki panayır alanı şimdi kızarmış gözlere ve boş bardaklara teslimdi. Çift sayıların nefes alışverişlerimi ele geçirdiği feminist duruşlu bir geceydi işte, o da.

Yeşil giydiğim ve bardakların dolu haline dokunduğum anları da gidip caddedeki sokağa bakan odaya bıraktım. Sonra o sokaktan denize giden yokuştan indi saçlarım.

Bunları hiç bilmedi, o da.

İstanbul, Kalamış

Kdv siz

  Yalnızlığım Şapkasız başım Geride bırakılmışlığım Arkadan konuşmadan içime susmuşluğum Yalnızlığım  Bir ten ardında yoksul kalmışlığım Bir...