10 Şubat 2019 Pazar

Bu bir senaryo mu, kaleminden yaratılan?

Parmaklarımla kendime doğru ittirdiğim kristal viski bardağının içindeki beyaz şarabın her yudumunun, Cihangir’deki sohbetlere meze yapılışlar gibi feda edildiğini görüyorum. 
Aman allahım bu ne büyük nida! 

Kafaların, o meşhur yaratıcılığının üzerinden akan bal damlaları gibi, üreticilerinin ağzının kenarından tam damlarken, Güliver’in kapıp aldığı lokmalarda boğuluyorum.

Hayat Güliver gibi,  tek eliyle kavrıyor ve genlerden gelen bir gelenekmiş gibi örtüyor toprağını üstüme. Kadın elinde hayat bulan hikayelerin, erkek elinde can çekişmesini sessizce gözümden akanlarla karşılıyorum da bi çaresi olmadığından susuyorum.

Kurtuluş, İstanbul

Siz, bayım...

Siz hiç gidiş görmemişsiniz bayım.
Siz hiç gidenle karşılaşmamış, gidişinin keskinliğinden kalan dildeki o kekrek tadı, öpüşlerinden kalan varlık hissiyatıyla yok etmeye çalışmamışsınız. Siz hiç gidenin arkasından ağız dolu ağlamamışsınız. Siz gidişinizi bir ceza gibi hayatın pazar yerine bıraktığınız bir bombaymış misali yaşatırken, gidişlerin yaratacağı boşlukta nefes alabilmeyi hatırlamamışınız.

Siz hiç gidiş görmemişsiniz bayım.
Siz gidenle hiç karşılaşmamış, gidişinin dipten gelen öncüler mi artçılar mı olduğunu daha anlayamadan taşların altında kalmamışsınız. Siz gidişinizi bir deprem gibi hayatın en travmatik alanına bıraktığınız bir çözümleymiş misali yaşatırken, gidişin yaratacağı kalabalıklar ortasında sağ yanağınızdan akan tek bir damlayı saklamaya çalışmamış, varsın aksına belki hiç izin vermemişsiniz.

Siz hiç gidiş görmemişsiniz bayım.
Siz. Hiç. Noktalama işaretlerine sığınmamış, gidişlerin ancak onlar istedikçe olacağını farkına varamamışsınız.

Kurtuluş, İstanbul

Kdv siz

  Yalnızlığım Şapkasız başım Geride bırakılmışlığım Arkadan konuşmadan içime susmuşluğum Yalnızlığım  Bir ten ardında yoksul kalmışlığım Bir...