15 Ekim 2018 Pazartesi

Usulca ama...


Sarhoştum ve kararlıydım. 

Bütün hüzünlerim arka cebimde, bütün kırıklıklarım iç cebimde, geriye kalan herşey; bütün hezeyanlarım/çıkışlarım/sorgularım/umutlarım çekmecelerimdeydi.

Seni bırakabilmenin tek yoluydu çekmeceler. Seni unutmanın yolunu ararken, kendimi sakladığım o derin ama küçük çekmeceler… fotoğraflar, hatıralar, yazılar, yazılamayanlar… şimdi lütfen usulca kapattığım kapağın içinde kal… Öyle fazlasın ki dışarıya göz kırptığın anda bile, gerçek oluyorsun bütün hücrelerimde. 

Şimdi lütfen, usulca, kapattığım halinle kal.

Şimdi lütfen usulca seni unutmama izin ver. 

Bütün bu usulcalığın kederinde boğulmama ve kendimi yeniden var etmeme izin ver…

Kurtuluş, İstanbul

9 Ekim 2018 Salı

Bir Zaman Hatası


Ana caddeki, rahatça görebildiğim sokak lambasının sabaha karşılığında görsem mi seni… 

İnsanları bu eve toplamanın aslında bir işe yaramadığını bilerek, yaratılan yeni hikayelerin solukluğunda, çekmecelerimi senden kalanlarla kaplıyorum.

Benden beklenenin ağırlığı altında, senden kalanları çıkarıyorum. Belki, edebiyat bile böyle bir şeydir. Öyleyken, böyleyi yazabilme dürtüsü...

Kaçışlarımızın ardındaki bize ulaştığımızda, sahip olduklarımızın kıymetini bilemeden elimizden kaymalarını görmek, insanda bu hayata karşı umutsuz bir çaba “isteği” doğuruyor. Seni düşündükçe aklıma bu geliyor.

Buradasın ama burada değilsin. Muhtaç da değilim, hasret de.

Aslında zaten hiçbir şeye muhtaç olmamalıyım. 
Artık bira kapaklarını da çakmakla açabildiğime göre, “başka?” kimseye ihtiyacım olmadığını hesapladığım bir yaşama karşı, denizin kenarındaymış hissiyle, yeni birikmişlerimi eliyorum. Eliyorum ki; kalan sağlar benim olsun. Eliyorum ki; karanlığımın, zamansız birikmişliklerinde ortaya çıkan duygusal hezeyanlarımı, senden bilmeyeyim.

Kurtuluş, İstanbul

Kdv siz

  Yalnızlığım Şapkasız başım Geride bırakılmışlığım Arkadan konuşmadan içime susmuşluğum Yalnızlığım  Bir ten ardında yoksul kalmışlığım Bir...