28 Kasım 2008 Cuma

...sel


Vurgun mu dediniz? Denizde mi karada mı? Bi’ karaparçasının midesinde olan koç gibi bir kadından bahsediyorsunuz? Karada vurgun mu olurmuş?

Denizdir vurgun yediren; kara sabit, deniz gel-git!

Sabaha kadar bi melodi dilimde, al bu bendeki seni kurtar... nereye varır +10 sene? A, A+ hedef kitle değilim ki ben! Hem hiç stratejik davranamadım kırmızıya karşı. Olsaydı belki...

Devinimsel değişimsel kalıtımsal herşey bi şekilsel... Herşeyin bi niceliği var. Kalbimdeki nicelik ile nitelik birbirini tuttuğu gün yanımda kırmızı saçlı bir kadınla bol kedili bir evde şarap ve sigaranın getirdiği ses kısıklığını alabildiğine içinde hazmeden bir kadın olacağım.

Sana kırmızı mı mor mu demeli bilmiyorum ensest kadın! Senin için mor rus ayakkabıları koydum başucuma.

Oksijensiz, atomlarından ayrışmış, işgal edilmiş bir şehirde bir şeyler kurmaya çalışıyoruz. Kimseye kötülük yapmadan sakıncasız yaşamaya çalışmak kadar belirsizlik içeren ama yaşanabilir bi hayatın içinde hakkında hala bir roman yazılamamış bir kadınım ben!

İstanbul, Ortaköy

*** görsel buradan alınmıştır

27 Kasım 2008 Perşembe

bu da bir çeşit oyun



Orkestralar yönetiyorum burda, bu köprü ışıklarının bile tasarrufa girdiğinin kanıtı odada. Bir tek vurmalı çalgılar emrime amade. Oysa ben parmakların tellere değdiği şarkıların aydınlığında şehirlerarası bir yolu sık olmayan adımlarla siyah bir titreşime yaymaya niyetliyim.
Yukarıda allah var! Cümleler vurgulu olmak zorunda bu uyanıklıkta.
Bir gün terleyeceğim bu karanlıkta. O zaman akılsız filozoflar gibi ağzıma zamk yapıştıracağım. Hiç konuşmamalı, hiç bahsetmemeli kendinden insan, kadın! Kim neyi ne kadar hacmine sığdırıyor o zaman görmeli. Konuştukça değerleri yiten insanlar yerine sustukça yaşından kalbini büyüten insanların kalabalığına girmeli.
Kendine yardım çok ciddi bir cümle, hangi insanoğlu farkedecek zamanı geldiğinde? Anlayabilen, anlayan kim varsa; dikkat! Alarm! Votka sallanan, viski mide kaldıran, şarap ağlatan, rakı ertesi günü kasteden oldukça anca scrabble paklar bizi.
Kelimlerin oyunu... hangi hayat irtifa kaybederken dürüst davranabilir?
İstanbul, Ortaköy

*** görsel buradan alınmıştır

açıkla-ma


Bir masadayım. Birileri var karşımda.
Parmağım ucunda bir ışık yanıyor. Bir yeri mi işaret ediyor yoksa ben mi deliriyorum?
Tuhaf bir dil belirledim kendime, kendimle kendimce konuşuyorum. İsmini söyleyemiyorum ne zamandır, lugatıma yabancı bu aralar....
Daha çok kelimelerin arkası var isimler yerine.
Dipsomani, dinamik ve varoluşçu açıdan ama.
Kendimden ve aynı masaya oturduğum hayattan değişerek uzaklaşmayı seçmekle, varoluş bunaltısını harmanlayıp baş etmeye çalışmanın pahalı bir yolunu adımlıyorum.
Nötr kapılar, açık ve paslı ama.
Ardına kadar açık ve bir o kadar pas kokan arkasında “neidüğü” belirsiz dumanların yayılmasıyla her şeye ve herkese aynı uzaklıkta yaşamanın bir yolunu buluyorum.
Algı zayıflığı, kırmızı ve gri ama.
Bir gün önce taktığım mor şapkayı ertesi gün beyaz bir ışık paketi olarak kafamda var edebilmekle, “would you?” soru öbeğinin arkasına nice fiilleri yerleştirmenin bir yolunu kuruyorum.
Sözcük oyunları, şablonsuz ve tutkulu ama.
İncinen elden geriye kalan yaralı dizdeki, kurulan cümlelerin arasından eline tutuşturulan cımbızla çekip masanın üstüne koyduğun kabuk gibi üç dişilik loş ışıklı odanın bir köşesinde paylaşmanın bir yolunu keşfediyorum.
Herşey burada zaten. Aynalardaki yüzsüz tanrılara şükretmeli.
İstanbul, Ortaköy

*** görsel buradan alınmıştır

21 Kasım 2008 Cuma

saklambaç



Zarifi bir gece geçti önümden, divane kadının sesini duydum içimde. Oyun dillendi, şarap dilimde kaldı.

Şarkılarla bezendim, dün gece birsen sarhoşluğu yaşadım
Düştüm, zaten hep bir düştüm
Oyun incinmedi
Sana dokunan elim incindi...

İstanbul, Ortaköy

*** görsel buradan alınmıştır

Kdv siz

  Yalnızlığım Şapkasız başım Geride bırakılmışlığım Arkadan konuşmadan içime susmuşluğum Yalnızlığım  Bir ten ardında yoksul kalmışlığım Bir...