25 Aralık 2010 Cumartesi
ben masalımı gördüm.
Her telefon konuşmasından sonra anılarımı vernikleme ihtiyacı duyuyorum. Neyse ki bazı mekanlar – burası gibi - masallar vaat ediyor. Yoksa hangi tavşan deliğinden kaçardım hayattan?
Çocuk kalmayı, çocuk olmayı, çocuk’la direnmeyi belki de bu kadar vazgeçilmez kılan budur; çocukken hep bir gelecek vardır, bitmeyen-tükenemeyen-sürekli var olan bir enerji… Ve çocukken herşey daha gerçektir aslında, hep söylenenin aksine. Hani derler ya “büyüyünce anlarsın, hayat bu değil!” oysa ki çocukken herşey daha gerçektir, büyümeye gerek kalmaz. Kuşun cıvıltısı da, verilen-alınan söz de, elmanın koçanı da, gözden akan yaş da, kalpte hissedilen sıkışma da; hepsi neyse odur, ne kadarsa o kadar gerçektir.
Ben hep bir hikaye olsun, inanayım; hep bir masal olsun, dinleyeyim istedim. Ve sonunda büyümeden öğrendim; masalda yol gösterenle yolunu kaybeden birbirine benziyorsa, masal gerçek oluyor…
Prenseslerin uyurken de sevildiği masallar yok, illa uyanıyoruz, illa gerçeğe açıyoruz gözümüzü; kurbağa prenslerin ise eninde sonunda ağzından yuttuğu sinekler çıkıyor.
Şimdi sıra gerçeğe geldiğine göre; hayatta burnunun sürtündüğü yerlerde hayallerinde aşınmaya başlıyor. Ve insan en çok çoğul sözcüklerden sonra yalnızlaşıyor.
Bdrm
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Kdv siz
Yalnızlığım Şapkasız başım Geride bırakılmışlığım Arkadan konuşmadan içime susmuşluğum Yalnızlığım Bir ten ardında yoksul kalmışlığım Bir...
-
… ve bir yoklukta, iki kadeh şarapla baş dönmesi seçilir. Orta şiddetli hava boşluklarında titre-me. Dilemmalardan kaygan anlar yarat-ma...
-
Sarhoştum ve kararlıydım. Bütün hüzünlerim arka cebimde, bütün kırıklıklarım iç cebimde, geriye kalan herşey; bütün hezeyanlarım/...
2 yorum:
belki de O'nun hayalini yasamamiz gerekirken, icinden kendi hayalimizi insa etmeye calistigimiz icin surtuyoruzdur hep burnumuzu.
işte o yüzden illa uyanıyoruz
Yorum Gönder