
Dali ve ben karşılıklı oturuyoruz. Senin bacaklarını uzatıyoruz, bana yeni duvar saatleri yapıyoruz asla kullanmayacağım. Sonra çekmeceleri karıştırmaya başlıyoruz. Faturaları prezervatiflerle aynı çekmeceye koyuyor Dali. İkisi de tükenmişmiş. Gülüyorum. Tükenen sensin diyorum, bak dahiliğin ile deliliğin tartışılıyor bir kitapta. Kitabı alıyor Dali, en azından Aragon gibi yanlış anlaşılmıyorum hala bir çelişkiyim diyor. Yine gülüyorum.
Beraber kazanamadığımı varsaydığım savaşları konuşuyoruz. Nerelerde ruj lekesi bıraktığımı söylüyorum, bu sefer O gülüyor. Ruj lekesi de neymiş, içindeki kırmızılık kimde kaldı ki diyor. Üzülüyorum.
Uzaklara yakın istekler gönderiyorum, karşılığında Hayyam’ı anıyorum. Dali’den Hayyam’a akıyorum, kırmızıyı O anlar diyorum.
Keşfedilmemiş topraklarda tavuk suyu çorba yapacağım birilerine ihtiyacım var.
Herkes birbirine karışıyor. Dali’ye Hayyam’ı armağan edip ruhumu Nuri Alço’ya emanet ediyorum.