19 Ocak 2010 Salı

-an

Tek delikli bir eleğim var. Sen ve senin bütün hallerin aynı delikten elenerek geçiyorlar.

Kum gibi kolay değil, öyle kendiliğinden değil; zorla, küçücük bir delikten ite kaka eliyorum seni. Üstüne bir tek seni değil kendi salıncak hallerimi, hayallerimi, olasıklıklara olan inançlarımı da eliyorum. Sonra oturuyorum bi masaya, seni kutluyorum; varlığını-yokluğunu, yeni yaşını. Rakı beyazı değiyor dilime, -an’dan kalanları sıralıyorum. Dur-an, kaç-an, sar-an, yık-an, bul-an, sars-an, sus-an, kan-an, ah zaman!

İçimdekini dışıma çıkarmaya, dışımdakini yok etmeye gücüm yok . Oysa ki ne çok isterdim “içim dışıma çıkmış, sonra içeri girememiş dışarıda kalmış” diyebilmeyi. Hangi hayat vazgeçilemeyen, hangi "ben" aşka tercih ettiğim lafını bile ettirmiyorum içime.

Oysa ki sen o “kirli ayaklarını temiz çoraplarla gizlemeye çalışanlar”dan değilsin, sen sadece temiz çorapları nerden bulabileceğini bilmeyen ve varsın olsun gizleyemeyen bir çocuksun. Ve ben senin kalbinin sonuna kadar açık kalmış kapısındaki ayak iziyim, eşikten geçmeyen.

Bodrum

4 yorum:

pianonim dedi ki...

varlıktaki yoklukta apaçık gizlenmişleri söyleten!
eşiksiz kapılar kendiliğinden aralı bırakılı giremeyecekleri kadar.

dem dedi ki...

aralık kapıdan kafamı çıkardım içeri baktım izliyorum:)

Leander dedi ki...

harika!!

Tuğba Agaci dedi ki...

Takibimdesin dem..

Kdv siz

  Yalnızlığım Şapkasız başım Geride bırakılmışlığım Arkadan konuşmadan içime susmuşluğum Yalnızlığım  Bir ten ardında yoksul kalmışlığım Bir...