Bütün
bu soruların götürdüğü kelimelerle başlayan bir oyun... Oyunu
kendiyle oynamak.
Başla!
Başla mı yazdım? Az önce kendime komut mu verdim? Nasıl bir "başla" yazdım? Kelimelerden yarattığım oyuna mı komutum yoksa...
Duymalıyım.
Duymalıyım.
Akla
gelen ilk kelimeden başlayıp tdk'yı ve google'ı:) oyun araçları
olarak kullanarak devam eden... Oyunun adı: Sonsuz Koridor/Bilinç
Oyunu. İlk soru: Hayal nedir? Birkaç kelimenin sonunda akla kelime
değil soru gelir ve koridordan dönersin... İkinci soru: Kalıcı
sıfat var mıdır? Varsa benim kalıcı sıfatım ne? Yerinde sabit
neyim var? Yerinde sabit birşeye sahip olunabilir mi? Sahiplik? “You
are soul. You have mind.”
Dün
gece “Önce Hatırla! Çantanı unutsan bile unutanı hatırla!”
yazmışım, tekrar görene kadar yazdığımı hatırlamadığım.
Önce anlamsızca baktım “ne demek istedim” diye. Unutan ve
unutanı hatırlayan.
O
gece de yazmışım, herşey olmadan önce. Sonradan buldum. O gece
kendime “çok özlediğimi ama kalpte ayrılık olmadıkça
özlenecek bir şey yoktur.” u not almışım. Olacağım hali
önceden yazmışım. Öğreneceğim dersi. Oyunu. Hatırlatmalarım.
Bir
kitap kapağı; kırmızı üstünde siyah beyaz yazılar var.
Kapağın en altında kutunun arkasına saklanmış bir kedi.
Kitabevi
adı: Kırmızı Kedi.
Derviş
Şentekin/Beş Parasızdım ve Kadın Çok Güzeldi.
Tanıtım
Yazısı: "Sade kahve içenler artık evden kopmuş
demektir. Daha doğru bir ifadeyle bir eve ihtiyaçları yoktur.
Yaşadıkları herhangi bir yeri ev olarak benimseyip mutlu mesut
yaşamaya devam ederler. Yıllarca bir otel odasında yaşayabilirler,
örneğin. Ama sütlü kahve içenler hep bir ev ararlar. Evlerinden
iki gün ayrı kalsalar, hemen bir mutsuza dönüşürler.
Yataklarını, ellerini sildikleri havluyu, her gece oturdukları
koltuklarını, hatta ne bileyim çorap çekmecelerini bile özlerler.
Bunu biliyor muydunuz?"
Kitabın Özeti: Dünya Gençler Satranç Şampiyonu olarak girdiğim İstihbarat’tan, iki yıl önce kıçıma tekmeyi vurarak kovmuşlardı beni... İstanbul’a mis gibi kar yağıyordu. Bir kadın, bir yıldan beri pineklediğim barda beni bulmuş ve kayıp babasını aramam için iki yüz bin lira teklif etmişti... İşi kabul ettim, çünkü beş parasızdım ve kadın çok güzeldi... Üstelik her geçen gün daha da çürüyen içimdeki adamı da kurtarabilirdim belki... Yolumun, bir dönemin en azılı katiliyle kesişeceğini nereden bilirdim ki? İşte şu an ben kanlar içinde yerde yatarken katil tepemde dikiliyordu. “Bu işler satranç oynamaya benzemez” dedi. Üç el silah sesi daha duydum. Kafama sıkmış olmalıydı. Zamanı gelmişti: Ruhum kanlar içindeki bedenimden ayrılmış gökyüzüne doğru havalanıyordu.
Kitabın Özeti: Dünya Gençler Satranç Şampiyonu olarak girdiğim İstihbarat’tan, iki yıl önce kıçıma tekmeyi vurarak kovmuşlardı beni... İstanbul’a mis gibi kar yağıyordu. Bir kadın, bir yıldan beri pineklediğim barda beni bulmuş ve kayıp babasını aramam için iki yüz bin lira teklif etmişti... İşi kabul ettim, çünkü beş parasızdım ve kadın çok güzeldi... Üstelik her geçen gün daha da çürüyen içimdeki adamı da kurtarabilirdim belki... Yolumun, bir dönemin en azılı katiliyle kesişeceğini nereden bilirdim ki? İşte şu an ben kanlar içinde yerde yatarken katil tepemde dikiliyordu. “Bu işler satranç oynamaya benzemez” dedi. Üç el silah sesi daha duydum. Kafama sıkmış olmalıydı. Zamanı gelmişti: Ruhum kanlar içindeki bedenimden ayrılmış gökyüzüne doğru havalanıyordu.
Duymazsan
okutan, yazdıran, dinleten.
“Untitled
3” olarak kaydedilen bir yazı.
Alp Ersönmez-Beşik... Sibel Köse'nin sakin sesi... Sözler/Kelimeler... Küçük bir çocuk sesinin “sayın seyirciler, 1-2-3, Başla!” komutuyla gelen melodiler... Gong gibi değil. “Hayaller senin, yarın çok uzakta dünse arkanda” diye devam eden. Sukut, sesten gelir. Duydum.
Alp Ersönmez-Beşik... Sibel Köse'nin sakin sesi... Sözler/Kelimeler... Küçük bir çocuk sesinin “sayın seyirciler, 1-2-3, Başla!” komutuyla gelen melodiler... Gong gibi değil. “Hayaller senin, yarın çok uzakta dünse arkanda” diye devam eden. Sukut, sesten gelir. Duydum.

Ashes
and Snow geliyor aklıma. “Herşeyi hatırlayacaksın, herşey
öncesi gibi olacak” “Rüyalarını hatırla” “Kuşun
yolundan uç, uç, uç...”
Üç
ses, zamanın gelmesi. Başla!
Kutlu olsun doğduğun güne.
“Öyle bir sihirbazdın ki, beni bile kaybettin...” Cemal Süreyya